Paris'in Bois de Vincennes'den sonra en büyük ikinci parkı olarak bilinen Bois de Boulogne parkı, yaklaşık 865 hektarlık bir alanı kaplaması ile ABD Turları'nın önemli rotalarından biri olan Central Park'ın neredeyse iki katı kadar büyüklüğe sahiptir. II. Napolyon'un Baron Hausmann'dan bu alanı Londra'da gördüğü parklara benzetmesini istemesi sonucunda oluşturulmuştur. Özellikle bitki örtüsü çeşitliliği ve kapladığı alan ile şehrin en önemli oksijen kaynaklarından biri olarak görülen bölge, oldukça kalabalık bir kitleye de ev sahipliği yapmaktadır. Doğa yürüyüşü, bisiklete binme, piknik, kürek çekme gibi birbirinden eğlenceli farklı aktiviteler yapabileceğiniz bu parkta ayrıca iki at yarışı parkuru, çeşitli restoranlar, bir adet tiyatro ve Musee des Arts et Traditions Popularies adında bir sanat müzesi bulunmaktadır. Gün içerisinde oldukça işlek olan park geceleri ise oldukça tenha olması nedeniyle gece gezmenizi çok fazla tavsiye etmiyorum..
Paris'in bir diğer ünlü parkı olan ve Paris Turları deyince meşhur dinlenme alanlarından biri olan Jardin des Tulieres Parkı, Louvre Müzesi ve Concorde Meydanı arasında yer alan 25 hektarlık bir alandan oluşmaktadır. 1564 yılında Kraliçe Catherine de Medicis için yapılan ve 1789 Fransız Devrimi sırasında saray kısmı yıkılmış olsa da bahçe kısmı hasarsız bir şekilde günümüze kadar ulaşmış olan bölge, yürüyüş yolları, havuzları, çiçek bahçeleri ve heykelleri ile muhteşem bir dinlenme yeridir diyebilirim. Ayrıca bölgede yer alan bir başka önemli yapı ise Orangerie Müzesi'dir. 1667 yılında halka açık hale getirilen Tulieres Bahçesi'nde görülmesi gereken yerlerden biri hemen girişte yer alan Zafer Takı ( Arch de Triomphe )'dir. Paris seyahatiniz sırasında bu parka gelerek hem günün yorgunluğunu atabilir, hem kültürel anlamda yeni bir şeyler öğrenebilir, hem de muhteşem doğa fotoğrafları çekebilirsiniz!
Paris'in en büyük parkı olarak bilinen ve 1885-1886 yılları arasında III. Napolyon tarafından yaptırılan bu muhteşem park, tam 995 hektarlık bir büyüklüğe sahiptir ve dünyaca ünlü Central Park'ın neredeyse üç katıdır! İçerisinde dekoratif amaçlı göllerin ve şelalelerin bulunduğu parkta ayrıca hayvanat bahçesi ve yaz eğlenceleri parkı da bulunmaktadır. Ayrıca Avrupa'daki en yüksek kale burcuna da ev sahipliği yapan Bois de Vincennes'de Versailles'den önceki kraliyet sarayını görebilmek de mümkündür. 14. yüzyıldan kalka bu burç, Orta Çağ askeri mimarisinin en ünlü eserlerinin başında gelen bir yapıdır ve yine bu bölgede bulunan bir müzede sergilenmektedir. Tıpkı diğer Paris parkları gibi bir çok aktiviteye ev sahipliği yapan bu parka özellikle Paskalya zamanlarında gelirseniz bu bölgede düzenlenen eğlencelere katılabilirsiniz. Günün yorgunluğunu atmak için ise parkın yeşilin her tonunu barındıran muhteşem ağaçlarının altında dinlenebilirsiniz..
Paris'in en ünlü müzesi olarak bilinen ve otuz beş binden fazla esere ev sahipliği yapan göz alıcı müze, koleksiyonunun zenginliği yanı sıra eşi benzeri bulunmayan görüntüsü ile de tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. Orta Çağ'a kadar uzanan köklü tarihi ile aslında bir saray olan ve 12. yüzyılda Paris'i Viking akınlarından korumak için kale olarak inşa edilen müze, zaman içerisinde bu işlevini yitirmiş ve 1793 yılında Fransız Devrimi'nin ardından halka açılmıştır. Müzenin ve aynı zamanda Paris'in sembollerinden biri haline gelen giriş kısmında bulunan piramit ise yapıya 1989 yılında eklenmiştir. Müze Richelieu Kanadı, Sully Kanadı ve Denon Kanadı olmak üzere 3 farklı bölümde oluşmaktadır. Louvre Müzesi dendiğinde akla ilk gelen eser ise hiç şüphesiz Leonardo Da Vinci'nin çok konuluşan eseri olan Mona Lisa tablosudur. Müzedeki diğer eserlerin aksine ekstra korumalı olarak sergilenen eserin yanı sıra görmeniz gerekenler arasında milattan önce 2. yüzyıldan kalma Milo Heykeli, şaha kalkmış Marly Atları, Michelangelo'nun ünlü iki Köle Heykeli ve doğu cephrsini çevreleyen devasa büyüklükteki Perrault Sıra Sütünları'da bulunmaktadır.
Paris'in bir diğer önemli müzesi olan ve aynı zamanda Kültür Turları'nı tamamlayan önemli müzelerden biri olan yapı, Hotel Sale binasında bulunmaktadır. 200'den fazla resim, 158 heykel, bir çok seramik örneği, çizim ve gravüre ev sahipliği yapmaktadır. İspanyol sanatçı Picasso'nun hayatının çok büyük bir bölümünü Paris'te geçirmiş olması ve meşhur "Bana bir müze verin içini doldurayım" sözünün yansıması diyebileceğimiz müzede ressama ait olan bir çok bileti, kartpostalları, özel eşyaları ve hatta bilinmeyen fotoğrafları da görebilmek mümkündür. En bilindik eserlerinin sergilendiği müze, Yurt dışı Turları'na çıkan binlerce turist tarafından oldukça fazla ilgi görmektedir. Ressamın 1901 yılında çizdiği oto portre çalışması, İki Erkek Kardeş Tablosu, Kumsalda Koşan İki Kadın, 1932 yılında yaptığı Okuyan Kadın Tablosu ve 1961 yılında yaptığı Öpüşme resmi Müze'nin bu kadar ünlü olmasını sağlayan eserlerin başında gelmektedir. Müzeyi salı ve cuma günleri 10:30-18:00 saatleri arasında, cumartesi pazar günleri ise 09:30-18:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.