İspanya Krallığı'nın başkenti ve aynı zamanda en büyük belediyesi olarak bilinen Madrid, yaklaşık 3.2 milyon nüfusa sahip olmakla birlikte metropolit nüfusu toplam 6.5 milyonu bulmaktadır. Londra ve Berlin'den sonra Avrupa Birliği'nin üçüncü büyük şehri olarak sıralamaya giren şehir, Manzanares Nehri ve Madrid Topluluğu'nun merkezinde konumlanmıştır. Bu topluluk ise Castile-La Manca, Leon ve Castile ile sınırlandırılmıştır. Ülkenin aynı zamanda siyasi, ekonomik ve kültür merkezi olarak da sayabileceğimiz Madrid, geçmişten gelen tarihi güzelliklerinin yanı sıra modern mimarisi ile de oldukça büyüleyici bir şehir diyebilirim. Özellikle müzelerinde saatler geçirebileceğiniz şehirde bir de koleksiyonlara ilginiz varsa günün nasıl geçtiğini anlamayacaksınız bile! Farklı tarzdaki mimarileriyle göz alan binaları, uzun ve dar sokakları, kusursuz işçilikle inşa edilen heykelleri ve doğal güzellikleri ile her köşesinde mutlaka bir güzellik bulabileceğiniz şehirde yolunuz nerelerden geçmeli gelin hep birlikte ufak bir Madrid Turu çıkalım..
Madrid'in kalbi olarak tanımlayabileceğimiz ve aynı zamanda kentin en işlek yerlerinden biri olan Puerto Del Sol meydanı yerli halk için favori buluşma noktalarından bir tanesidir. Yıllardır süregelen tüm ilk karşılaşmalara ev sahipliği yapan meydan, gelenek haline gelmiş buluşmaları nedeniyle hem yerli halk tarafından hem de turistler tarafından oldukça fazla ilgi görmektedir. Aynı zamanda meydanda çeşitli siyasi gösterilere ve festivallere de denk gelebilmeniz mümkündür. Özellikle şehri tanımaya çalışan turistleri yönlendiren rehberler genellikle bu alanda toplanır. Fakat şunu da belirtmekte fayda var, meydan fazlasıyla kalabalık olduğundan sık sık olmasa bile arada yan kesicilerin gazabına uğramak da mümkün.. Bu nedenle dikkatli olmanızı öneririm. Meydanın bir diğer özelliği ise kalbinde barındırdığı Saat Kulesi'dir. İspanya çapında yayınlanan ve yeni bir yılın başlangıç zamanında On İki Üzüm'ün geleneksel yeminini işaretleyerek her yıl, yılbaşı döneminde tüm dikkatleri üzerine çeken bu saat, İspanya Turları'nın en büyük sembollerinden biri olarak bilinmektedir.
Çevresini yemyeşil bir ormanın çerçevelediği muhteşem bir saray olan Kraliyet Sarayı, İspanya Kralı'nın resmi ikametgah yeri olması dışında kraliyet ailesini de kalbinde barındırmaktadır ve oldukça ihtişamlı bir görüntüye sahiptir. Bir yanı nehir vadisine bakan saray, aynı zamanda odalarında saklanan sanatsal hazineler ve büyüleyici mimarisi nedeniyle de Madrid'in en sembolik binalarından biri olarak kabul edilmektedir. Zarif halılardan, fresklere, gümüş eşyalardan madalyalara, görkemli merdivenlerinden porselen oymalarına kadar her detayına tek tek hayran kalacağınız sarayı bir tur rehberi eşliğinde keşfe çıkmanızı şiddetle öneririm! Özellikle benim gibi tarihe ve sanata düşkünseniz, geçmişin izleri sizi heyecanlandırıyorsa bu saray sizin için harika bir macera olabilir! Fakat şunu söyleyeyim; sarayın içerisinde fotoğraf çekmeye maalesef izin verilmiyor. Ama fuaye veya avluda istediğiniz kadar fotoğraf çekebilirsiniz. Sarayın ziyarete açık olduğu saatler ise mevsime göre değişiklik gösteriyor. Eğer Ekim ve Mart ayları arasında seyahate çıkarsanız 10.00-18.00 saatleri arasında sarayı ziyaret edebilirsiniz. Nisan ve Eylül ayları arasında ise ziyaret saatleri biraz daha uzuyor ve akşam 20.00'e kadar ziyaret gerçekleştirebiliyorsunuz. Bu ihtişamlı sarayı gezmeden Madrid'i sakın terk etmeyin!
Madrid'in en tanınmış meydanı olarak üne kavuşan Plaza Mayor Meydanı, Madrid turunuz sırasında kesinlikle görmeniz gereken bir diğer önemli rota diyebilirim. Hatta öyle bir turistik destinasyon haline gelmiş ki, sadece Madrid seyahatine çıkanlar değil, Barselona Turları'na katılan gezginlerin bile rotalarına ekledikleri tarihi bir alan burası.. İlk zamanlarda surların dışında inşa edilmiş olan bu kapalı meydan zaman içerisinde senfonilere, pazarlara, boğa güreşlerine, turnuvalara ve hatta infazlara ev sahipliği yapmış ve ülke içerisinde derin tarihi bir yapı olarak anılmaya başlamıştır. Günümüzde ise meydana gittiğinizde kafelere, restoranlara ve turistik dükkanlara rastlayacağınız bu meydanda geçmişi sembolize eden önemli bir heykel bulunmaktadır. Meydanın kuzey tarafını süsleyen iki kule ile muazzam bir şekilde boyanmış olan Casa de la Panaderia'nın tam ortasına konumlanan III. Philip heykeli, ihtişamlı görüntüsü ile fotoğraflanmaya değecek güzelliğe sahiptir. Meydana erişebilmek için yaya caddelerinden herhangi birini kullanabilirsiniz. Buraya kadar gelmişken meydanı süsleyen devasal binaların önünde hatıra fotoğrafı çektirmeyi unutmayın!
Kraliyet Sarayı'nın hemen yanı başında bulunan bir görkemli bina daha.. Gotik mimarisi ile dudak uçuklatan Almudena Katedrali.. Adını Arapça'da kale anlamına gelen "El Mudayna" isimli bir camiden alan katedral, Prens Felipe'nin düğününe de ev sahipliği yapmış olması sebebiyle her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret akınına uğrayan bir başka İspanya güzelliklerinden biri. İnşa sürecinin 100 yıldan fazla sürdüğü söylenen katedral, aynı zamanda günümüzde Madrid Roma Katolik başpiskoposluk bölgesinin de kutsal merkezi olarak kabul görmüş. İspanya seyahatiniz sırasında bu katedrale gelecek olursanız kesinlikle kaçırmamanız gereken detaylardan biri de yapının bodrum katı diyebilirim. 19. yüzyılda inşa edilmiş olan kilise bodrumunda 16. yüzyıla ait bir çok resmi inceleyebilirsiniz. Ayrıca katedralin içerisinde bir de müze bulunmakta. Müzeyi ziyaret ederek katedralin tarihini yansıtan eserleri inceleyebilir, Madrid tarihi hakkında kapsamlı fikir sahibi olabilirsiniz. Katedral içerisindeki keşfiniz bittikten sonra kubbeye çıkarak Madrid'i kuş bakışı seyretmeyi ve fotoğraflamayı sakın unutmayın!
Ve son olarak asıl yeri Mısır olan fakat İspanya tarafından sağlanan bir yardım sebebi ile Mısır Hükümeti'nin 1968 yılında bir şükran sembolü olarak Madrid'e bağışladığı antik yapı Debod Tapınağı'ndan bahsedelim.. Milattan önce 2. yüzyılda Mısır'ın güney bölgesindeki Aswan'dan tanrı Amon ve Isis'e ithafen inşası yapılan tapınak, Aswan Barajı'nın yapımı sırasında İspanyol arkeologların bölgedeki tapınakları sular altında kalmaktan kurtarması sonucunda bir teşekkür olarak Madrid'e taşınmış.. Madrid'de yeniden inşa edilen Debod Tapnağı, orijinal yönünü koruyacak şekilde yeniden birleştirilmiş ve 1972 yılında halka açılmış. Yaşam ve bereket sembolü "men"in betimlendiği kabartmalarıyla görenleri kendine hayran bıraktıran yapı; gerek görüntüsü, gerek içerisinde sergilenen hiyeroglif yazı örnekleri, gerekse hemen bitişiğindeki doğa manzarası ile hem harika fotoğraflar çekebileceğiniz, hem de kendinizi tarihi bir yolculuğun tam ortasında bulabileceğiniz muhteşem bir turistik rota denilebilir! Üstelik bu tapınağa giriş ücretsiz! O halde size şimdiden iyi keşifler diliyorum, bu büyülü şehrin diğer güzelliklerini merak ediyorsanız Endülüs Turları'nı incelemeyi unutmayın!