Yakın bir yerlere tatile gitmek istiyorsunuz. O da ne, Ukrayna’ya artık kimlikle girilebilecek diye bir manşet okudunuz. Şaşkınlığınızı attıktan sonra ülkeye giriş sorunu da kalktığına göre neyi bekliyorsunuz? Eskilerde Rutenya adıyla da anılan Ukrayna, etimolojik olarak eski Slav dillerinde ‘’sınır ülkesi’’ anlamına gelmektedir. Birinci dünya savaşından sonra Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu sonrasında Sovyetler Birliği’ne katıldı. Bu dönemdeki en önemli olaylardan biri ikinci dünya savaşında Ukrayna halkından çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesi, diğeri ise 1986’da yaşanan Çernobil felaketidir. Yaklaşık beş yıl sonra ise Ukrayna bağımsız bir devlet haline geldi. Pek çok savaşa, felakete, devrime ve değişime ev sahipliği yapan Ukrayna’nın bu özelliğinden dolayı çok katmanlı bir tarihi yapısı vardır. Peki, biz bunu nasıl anlarız? Ukrayna’da hangi kentleri ziyaret etmeliyiz? Ukrayna’ya gidelim ama nasıl bir yol haritası çizmeliyiz? Bu sorularınızı duyar gibiyim. Anlaması, keşfetmesi ve bilinmesi için Ukrayna Turlarıyla gezmek bir tercih olabilir ya da şehir şehir dolaşabilirsiniz. Şimdi hangi şehirlerde ne buluruz, nerelere gidebiliriz ona bakalım.
Ukrayna’nın başkenti olan Kiev, ülkede olduğu gibi karasal bir iklime sahiptir. Yani yazlar çok sıcak, kışlar ise çok soğuktur. Aşırı sıcak ya da soğuktan rahatsız olursanız, Ukrayna geziniz için en güzel mevsim bahar aylarıdır. Ülkede Ukraynaca ve Rusça konuşulur fakat gençlerin çoğu İngilizce bildiği için iletişim kurmak konusunda rahat olabilirsiniz. Doğu Slav Uygarlığının tarihi merkezinin bir temsili haline gelmiş olan Kiev aynı zamanda Doğu Ortodoks Hristiyanlığının da sembolik mekanıdır. Kiev Turları ile kenti gezmek ve keşfetmek de, size oldukça farklı bir deneyim sunabilir. Kiev gezisine, Taksim meydanına benzerliğiyle bilinen Kreşatik Caddesi ve Bağımsızlık Meydanı’ndan başlayabilirsiniz. Bu adla anılmasının nedeni geçmişten bugüne tarihe kazınan pek çok protesto ve eyleme ev sahipliği yapmış olmasıdır. Bir sonraki durak hiç şüphesiz Aziz Sofya Katedrali olmalıdır. Unesco Dünya Mirasları listesinde olan bu Katedral ismini Ayasofya’dan almıştır. Uzunca bir süre Katolik ve Ortodokslar tarafından kullanılan dini sembol günümüzde müze olarak hizmet vermektedir. Mağaralar Manastırı, Altın Kapı, St. Michael Altın Kubbeli Katedral, Mariinsky Park ve Mariyinsky Sarayı da kentin görülmesi gereken sembollerindendir.
Lviv, Ukrayna’nın Sovyet etkisini pek hissetmediğimiz nadir kentlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Ukraynaca’da aslan anlamına gelen ‘lev’ kelimesinden türetilmiş Lviv’de tarihi binaların girişlerinde gördüğümüz aslan motiflerine şaşırmamak gerekiyor. Ukrayna’nın Avrupai şehri olarak anılan Lviv, mimarisinden günlük rutinlerine kadar yüzünüze bir Avrupa rüzgarı estiriyor. Oldukça yeşillik olan bu şehirde, görülmesi gereken ilk yerler bu Gotik yapılar şüphesiz fakat ondan önce Lviv’in mazoşizmin doğduğu yer olduğunu da söylemek istiyorum. Mazoch Cafe adındaki kafelerinde kırbaçlanma riskiniz varmış aman dikkat! Lviv High Castle’dan tüm kenti ve güneşin doğuşunu izleyerek başlayabilirsiniz Lviv Turlarınıza. 1200’lü yıllardan günümüze miras kalan Dominikan Katedrali ve Manastırı, Potocki Sarayı, Lviv Ermeni Katedrali, Ermeni Sokağı ve Boim Şapeli ile devam ettikten sonra bir akşam yemeği yiyip enerjinizi toplayabilirsiniz. Akşamında ise Mimar Zygmunt Gorgolewski’nin tasarladığı Opera Binası’nda Rönesans ve Barok dönemi tekrar yaşarken keyifli bir bale gösterisi izlemeye hayır dememelisiniz.
Odessa bir sahil şehri bu nedenle aynı zamanda Doğu Avrupa için bir tatil bölgesi haline geliyor. Odessa size bütçenizi aşmadan keyifli bir tatil imkanı sunuyor. Odessa Turunuza başladınız fakat o da ne? Bu merdivenler de neyin nesi, bir yerden gözünüzü mü ısırıyorlar? Sergei Eisenstein tarafından çekilen Potamkin Zırhlısı filmini mi hatırlattı bu merdivenler size? Tam isabet. 1925 yapımlı filmdeki ünlü merdiven sahneleri tam olarak Potemkin Merdivenlerinde çekilmiştir. Mimari çözümü ve perspektif uygulamaları sayesinde karşıdan baktığınızda bir sonraki basamağı göremediğiniz bu tasarım harikası merdivenlerin en başına mutlaka çıkın derim. Şehrin kurucusu olan Duke de Richelieu Anıtını da görebilirsiniz böylece. Bir de oradan bakın kente. Kentin bir başka sembolü aynı Lviv’de olduğu gibi Opera ve Tiyatro Binası. Odessa Limanı ve Altın Çocuk Heykeli, Şehir Parkı, Arcadia Plajı ve Vorontsovsky Sarayı’nın Kolonlarını da rotanıza dahil etmeyi ihmal etmeyin.